8 Ocak 2021 Cuma

, , , , ,

Ölüm Bir Varmış Bir Yokmuş {bir kitap}





Adı bilinmeyen bir ülkede, dünya kuruldu kurulalı görülmemiş bir olay gerçekleşir: Ölüm, o güne kadar yerine getirdiği görevinden vazgeçer ve hiç kimse ölmez. Bir anda ülkeye dalga dalga yayılan sevinç çok geçmeden yerini hayalkırıklığı ve kaosa bırakır.

İnsanların ölmemesi zamanın durduğu anlamına gelmemektedir, ezeli bir yaşlılıktır artık onları bekleyen. Hükümetten kiliseye, sağlık kurumlarından ailelere, şirketlerden mafyaya kadar herkes ölümün ortadan kalkmasının getirdiği sonuçlarla mücadele etmek zorundadır. Ancak ölüm, beklenmedik bir kimlikle ve umulmadık duygularla insanların arasına geri döner.

Ölüm ve ölümsüzlük karşısında insanın şaşkınlığını, çelişkili tepkilerini ve ahlaki çöküşünü, edebi, toplumsal ve felsefi anlamda derinlikli bir biçimde işleyen José Saramago, geçici olanla ebedi olanı birbirinden ayıran kısa mesafenin meseli sayılacak Ölüm Bir Varmış Bir Yokmuş’u, başladığı gibi bitiriyor: “Ertesi gün hiç kimse ölmedi.”


Yazar: José Saramago
Seri: -
Yayın Evi: Kırmızı Kedi Yayınları
Sayfa Sayısı: 208
Goodreads Puanı: 3.98/5

Ölüm Bir Varmış Bir Yokmuş, Saramago'dan okuduğum ilk kitaptı. Çok çok uzun zamandır Körlük'ü okumak istiyordum ancak Saramago'nun diline alışabilmek adına ilk başta başka bir kitap okumak istediğimden ve konusu da dikkatimi çektiğimden önceliği Ölüm Bir Varmış Bir Yokmuş'a verdim.

Saramago'nun değişik bir üslubu var. Noktalama işareti, yazım kuralı hiç umursamıyor. (Affınıza sığınarak umursamamak kelimesini kullanıyorum. Bu kelime her ne kadar kulağa uygunsuz gelse de bunun kullanımının daha uygun düşeceğine karar verdim. Çünkü gerçekten hiç ama hiç umursamıyor.) Uzun uzun paragraflar, cümleler ve aralara serpiştirilmiş diyaloglardan oluşuyordu kitap. Öyle ki yer yer insan şu an biri konuşuyor mu, konuşan kim, yoksa yazarın kendisi mi araya girdi anlayamıyorsunuz. Tatlı bir karışıklık bu, okurken insanın hoşuna giden türden. Çok sevdim ben bu durumu. Üslubuna hayran kaldım yazarın. Ayrıca en çok ilgimi çeken şey hiçbir karakterin adının olmaması. Tek biri hariç. Yalnızca bir karakterin ismi var: ölüm. Onun adı da küçük harfle başlıyor zaten. Ölüm değil sadece ölüm.

Kitabın konusuna gelecek olursak kitabı iki bölüm olarak inceleyebiliriz. Elbette bu bölümler birbirlerinden tam olarak ayrılmıyor, paralel ve meridyenler gibi hayali bir ayrılık. Birinci bölümde ölümün yedi aylığına bir ülkede işemeyi bırakmasını ve bunun çevresinde gelişen olayları okuyoruz. Tam bir ölümsüzlük durumu, birinin kafasını kessenizde ölmüyor yani. İlk başta güzel gibi görünen bu durum ileride kötüye gitmeye başlıyor ve biz bunu kilise, mutlu son evleri, sigorta şirketleri, mafya ve cenazeciler çerçevesinde okuyoruz. Gerçekten ilgi çekici ve mantıklı şeyler olup bitiyor bu sırada. Birinci bölüm için genel konuları ele aldığı ve toplum - devlet eleştirisi tarzında olduğu söylenebilir. 

İkinci bölümde ise daha özele giriyoruz ve ölüm ile tanışıyoruz. Başlarda bir iskelet olan ve daha sonra güzel, çok güzel bir kadın olarak tasvir edilen ölümün hayatına dahil oluyoruz ki işin ironisi asıl burada bana kalırsa. Kendimizi bir anda hayatı olmayan, gerçekten ölü olan ölümün hayatını okurken bulmak farklı ve okuması zevkli bir deneyimdi.
Bana kalırsa ölüm muazzam bir karakterdi. Sanırım bir daha bu kadar harika bir karakter daha okuyamayacağım.

Ve iki bölüm yine en az ölüm kadar muazzam olan bir son cümleyle birbirine bağlanıyor.
Ertesi gün hiç kimse ölmedi.
İki bölüm arasında bir seçim yapmam istense gerçekten bir seçim yapamam. Genel olarak da özel olarak da ölümü okumak güzel; eflatun zarfların, birleşik kaplar bakanlarının ve elbette sahibi uyurken gece bir anda yatak odalarına girip koltuğa oturan güzel ve gizemli kadınların kucaklarına yatan köpeklerin etrafta olduğu bir kitabı sevmemek imkansız gibiydi.
Ben Ölüm Bir Varmış Bir Yokmuş'u da Saramago'nun hayal gücünü de kalemini de çok sevdim. Okumaya kesinlikle devam edeceğim.

2017

Share: