5 Ağustos 2020 Çarşamba

, , , , ,

Annenin Günlüğü {bir kitap}





"Annemin poposunu görebiliyorum."
"Ben de."
"Sallanıyor."
"Sallanıyor, sallanıyor. Sallanıyor, sallanıyor. Sallanıyor, sallanıyor, bom," diye şarkı söylemeye başladı Maddy.
"Kes şunu!" Gwen yatağın başucunda duran telefona gidip ahizeyi kaldırdı ve gözü gardırop aynasından yansıyan kendi görüntüsüne takıldı. Islak, hamile, eski püskü bir havluya güya sarınmış, orasını burasını inceleyerek neşeyle gülüşen iki çocuğunun arasında sıkışmış. Bunun bir resmini yapmalılar, diye düşündü. 21. yüzyılda Kutsal Anne ve Çocuk.

Sömestrin ilk günü.

Ev kadını anne Gwen’in Rob ile mutlu bir evliliği ve üç afacan çocuğu var. En büyük sorunları bazen durduğunda bile hareket etmeye devam eden poposu ve üreme organlarına meraklı küçük çocuğu; iki bomba haber mükemmel dünyasını altüst edene kadar.
Çalışan anne Alison, kendini kızına adamış biri ama annelikle kariyeri arasında koşturmak onu ayak parmaklarına kadar selülite boğduğundan, bir iguana kostümü yapması gerektiğinden ve sürekli baş ağrıları çektiğinden, daha büyük bir aile, onun yapılacaklar listesinde Yer Almayan tek şey.
Diğer anne Katherine, umursamaz, zengin ve görkemli gibi görünüyor. Aslında, kocası ona sadece birlikte katıldıkları sosyal ortamlarda dokunuyor.. Çocukları ise Katherine’in varlığının neredeyse farkında bile değil.
Okul kapılarının önünde dedikodular alabildiğine yayılmış ve her taraf otomobillerle dolu. Ama bu üç farklı anne, ihtiyaçları olan tek şeyin yakın dostlar olduğunu anlamak üzereler.
Annelikle, yeni dostluklarla ilgili son derece sıcak, komik ve aynı zamanda da dokunaklı bir hikâye; bize hiç geride bırakmadığımız çocukluğumuzu hatırlatıyor.

Yazar: Kirsty Scott
Orijinal Adı: Mother's Day
Seri:
Yayın Evi: Koridor Yayınları
Sayfa Sayısı: 416
Goodreads Puanı: 3,5/5

Annenin Günlüğü yanlış hatırlamıyorsam bundan 10 yıl önce babam tarafından alınmıştı. Hatta aldığı anı bile hatırlıyorum. O zamanlar en büyük hayalim babamın kitaplarını okumak olduğundan çok ilgimi çekmişti. Yıllarca bekledim, babam o kitabı okumadı. Üç yıl önce babamın kitabı unuttuğunu fark edince onun kitaplığından çıkarıp kendi kitaplığıma ekledim. Ve zavallı kitap üç yıl da benim kitaplığımda okunmayı bekledi. Ancak sonunda okudum ve gerçekten çok beğendim.

Sanırım içten içe otuzlu yaşların sonundaki evli çocuklu kadınların hayatlarına dahil olmaktan zevk alıyorum. Benim de anlamadığım bir durum bu.

Kitap birbirinden tamamen farklı üç anneyi konu alıyor. Gwen, üç çocuk annesi, çocukları yüzünden avukatlığı bırakmış ama bundan şikayet etmeyen, kocasına çok aşık tatlı mı tatlı bir kadın. Bana biraz kendi annemi anımsattı. Daha doğrusu bu üçü içinde anneme en yakın olan oydu. Alison'ın ise tek bir kızı var, mesleği olan gazeteciliğe ve kızına tam anlamıyla aşık. Son olarak Katherine aşırı zengin, sosyetik ve çok güzel olmasının yanı sıra iki çocuğu ile neredeyse hiç iletişimi olmayan ve bu duruma çok üzülen bir kadın. Yani anlayacağınız kendi hallerinde sorunları olan üç anne var elimizde.

Üçü arasında ayrım yapamam her birini ayrı ayrı çok sevdim ve her biri için ayrı ayrı üzüldüm. Ancak Alison'ın meslek aşkına ayrı bir hayran kaldım. Onun yeri bende ayrıydı. Ayrıca üçünün çocukları da çok tatlıydı. Ancak kocaları için aynı şeyleri söyleyemeyeceğim. Her birinin elbette iyi yanları da vardı. Rob karısına çok düşkündü mesela ya da Duncan çocuklarlayken çok şekerdi ancak bunların dışında hepsi sinir bozucuydu. Özelllikle Duncan'ın ikinci çocuk sevdası ve Alison'ı sürekli mesleğiyle ailesi arasında seçime itmesine sinir oldum. Sanırım hayatta en nefret ettiğim şey kadınların asıl mesleğinin annelik olarak görülmesi. Elbette annelik çok değerli bir şey ancak o kadar yıl okul okumuş birine işini yapma annelik yap demek fazlasıyla yanlış geliyor.

Ayrıca Gavin karakterini çok sevdim ve her ne kadar doğru olmayacağını bilsem de içten içe Alison ile onu yakıştırdığımdan da Duncan'dan hoşlanmamış olabilirim.

Kitaptaki bir diğer güzel şey ise Moira ve onun hikayesiydi. Yan karakter olan bir anne olmasına rağmen fazlasıyla tatlıydı. Yaşadığı ve yaptığı şeyleri atlatmaya çalışması çok hoşuma gitti. Elbette fahişelik iyi bir şey demiyorum ancak onun gibi toplumdan dışlanmış kadınların sonunda seçtiği yollar ve aslında bunu istemiyor oluşları bana bir şekilde böyle insanların topluma kazandırılması gerektiğini düşündürttü.

Annenin Günlüğü hayatta birçok zorlukla karşılaşan ve bunları hep beraber atlatmaya çalışan, pişman olmayı bilen kadınların hikayesiydi. Yer yer mizahi bir üsluba sahip olan, hayatın içinden birilerini rahatça bulabileceğimiz bir kitaptı. Yazarın kendi kendini okutan anlatımı sayesinde de kısa sürede bitirilebilecek bir kitaptı. Çeviri konusunda bir takım sıkıntılar vardı ki bu sinirlerimi bozdu, sonu da muazzam diyebileceğim bir son değildi yine de okumaktan oldukça keyif aldım.

2017
Share: